Bulgur Palas
Tarihçesi
Bulgur Palas ya da diğer ismiyle Bolulu Habib Bey Konağı İstanbul’un 20. yüzyıl başlarındaki sivil mimarlığını yansıtan örneklerden biridir. Yakınında Doğu Roma dönemi anıtlarından Arcadius Sütunu, 15. yüzyıl camilerinden Canbaziye Camii ve 16. yüzyıl sonlarına tarihlenen Cerrahpaşa Camii gibi yapılar bulunmaktadır.
Bolu mebusu Mehmet Habib Bey tarafından inşa ettirilen Bulgur Palas’ın 1912 yılında yapımına başlanmıştır. Yapının İtalyan mimar Giulio Mongeri’ye tasarlatıldığı düşünülse de farklı görüşler olması nedeniyle kesinlik kazanmamıştır. Mehmet Habib Bey, İttihat Terakki Cemiyeti’nin teşkilatlanmasında önemli görevler üstlenmiş ve Bolu mebusu seçilmiştir. II. Meşrutiyetin ilanından sonra iktisadi alanda yaşanan değişimler sonucu ordunun ihtiyaçlarının da yerel kanallardan temin edilmesi istenmiş ve Levazım Reisi olarak İsmail Hakkı Paşa görevlendirilmiştir. İsmail Hakkı Paşa ile hapiste yattığı günlerden dostluğu olan Mehmet Habib Bey’in “ordu müteahhitliği” görevine getirildiği bilinmektedir. Cemiyetle olan bağlantıları vesilesiyle hem vagon satın alma imtiyazı kazanmış hem de Anadolu’dan buğday, arpa, bulgur gibi tahılların İstanbul’a ve cepheye nakledilmesi hakkını almıştır. Bu sayede büyük gelirler elde eden Mehmet Habibi Bey “Bulgur Kralı Habib Bey” olarak anılmaya başlamıştır. Mehmet Habib Bey’in bulgur alım-satımında servet elde ederek yaptırdığına inanılan konak semt halkı tarafından “Bulgur Palas” olarak anılmıştır.
Yapı inşa edilmeye başlandıktan sonra Mehmet Habib Bey’in konağın ücretini ve Osmanlı Bankası’ndan aldığı borçları ödeyememesinden dolayı 1926 yılında Osmanlı Bankası’na devredilmiştir. Uzun yıllar Osmanlı Bankası’nın arşivi olarak kullanılan yapı aynı zamanda banka çalışanlarının konutu işlevi de görmüştür. Ayrıca yapının alt katında bir odanın kanaryahane olarak kullanıldığı; Osmanlı Bankası şubeleri için kanarya yetiştirildiği bilinmektedir. Osmanlı Bankası’nın 2001 yılında Garanti Bankası’na geçmesiyle yapı da bankanın mülkiyetine geçmiştir.
Büyük kagir bir yapı olan Bulgur Palas şatoyu andıran bir mimariye sahiptir. Etrafı yüksek duvarlarla çevrili bir avlu içerisinde yer alan yapı taş-tuğla malzemeden inşa edilmiştir. Yapının inşasında kullanılan malzemelerin bir kısmının yurt dışından getirildiği bilinmektedir. Tuğla duvarlar sıvasız olup sadece kuleli kısım sıvalıdır. Tavan döşemeleri çelik putrelli volta döşemedir. Bodrum kat, üç normal kat ve çatı katından oluşan konağın bir de kulesi bulunmaktadır.
Yapı, Birinci Ulusal Mimarlık akımının özelliklerini taşımaktadır. Ana yapının cephelerinde kullanılan sivri kemerli pencere açıklıkları, yapının girişinde kullanılan mukarnaslı sütun başlıkları, geniş saçaklı kulesi, mütemilatın cephesinde kullanılan ve Selçuklu dönemine gönderme yapan firuze ve lacivert renkli yıldız motifleri, bitkisel kompozisyonlu çini şeritler dönem üslubunun en belirgin özelliklerindendir.
Bulgur Palas, Tarihî Yarımada’da kentlilerin ulaşamadığı bir özel mülk iken 2021 yılında çok özel bir çalışma sonunda İBB’nin iştirak şirketleri KİPTAŞ, İGDAŞ, İstanbul İmar AŞ, İSTAÇ ve İSTON tarafından kamusal bir sorumlulukla satın alınmıştır. KİPTAŞ müşavirliğinde sürdürülen çalışmalarla, Bulgur Palas’ın özgünlüğünü korumak ve malzemeleri bütünlüğe aykırı olmayacak şekilde onararak olası depreme karşı güçlendirmeler de yapılmıştır. KİPTAŞ koordinasyonunda restore edilen Bulgur Palas, İBB Miras’ın titiz tasarımıyla çok özel bir kültür sanat mekânına dönüşmüştür. Yapı sergi salonu, 135 kişilik kütüphanesi, öğrenci kulüplerinin kullanımına tahsis edilen alanlar, restoran, İstanbul Kitapçısı, Beltur Kafe, çok amaçlı etkinlik alanları ve seyir terası gibi fonksiyonları barındıran kültür-sanat odaklı bir yaşam alanı olarak şehre kazandırılmıştır.
Bulgur Palas, dünyanın en saygın fotoğraf ajanslarından biri olan Magnum Photos’un 77. Yıl sergisi olan “Magnum İstanbul’da” ile kapılarını açmıştır. Sergi, 70 sanatçının 200’den fazla fotoğrafından oluşmaktadır. 2017 yılında ajansa katılan savaş muhabirliği alanında The Bayeux Calvados Halk ödülü ve iki defa World Press Photo (Dünya Basın Fotoğrafları) ödülü sahibi Türk fotoğrafçı Emin Özmen’in fotoğraflarına da sergide özel bir bölüm olarak yer verilmektedir.